Arkadaşlarımın birlikte gidecekleri
kişiler yerlerini iptal edince bana gel dedikleri Avusturya alplerindeyim. İsviçre
sınırında dağlarla çevrili bir avusturya köyünde ,- Brand- inekleri olan bir ailenin evinin bir katını
kiralamışlar; kocaman bir salon ve üç odalı ağaçtan bir evde kalıyoruz. Ev
sahipleri atalarından kalma bu evi restore edip 2 katını buraya kaymaya
gelenlere kiraya veriyorlar.
Her taraf dağlar ve karlarla kaplı. Etraf gerçekten çok keyifli. Koca koca dağların arasında dar bir vadi ve buraya dağılmış evler, oteller.
Bol miktarda Fransız, Alman turist var. Köyde de evlerin hemen hepsi bizimki gibi kiraya veriliyor, ayrıca pekçok otel de var. Yerleşim yaygın ve bizim evimiz yolun en sonunda. Ev sahimiz Maria'da şeker bir kadın.
Evet burası bir kayak merkezi. Ben de kaymaya çalışıyorum. İlk gün kaç kere düştüm hatırlamıyorum. Meğer beni zor bir parkura götürmüşler. Burada dağlar çok dik olduğu için kayma alanları da epey dik ve iyi kayakçılara göre. Benim gibi 55 inden sonra kaymaya başlayınları teneşir mi ne paklar bilemiyeceğim ama hiç uygun olmadığı kesin. Bende zaten yaşları 2 ile 5 arası olan ana sınıfı çocuklarının kaydığı pistlerde kayıyorum . Burada çocuklar yürümeye başlayınca kaymaya da başlıyorlar. Bundan dolayı veletler bana bakıp gülüyorlar. Çok şeker oldukları için onlara fazla sinirlenmiyorum.
İkinci günü başarıyla 2 düşüşle bitirdim. 2 saatlik bir kayma eylemi her
tarafımı berbat etti. Hindistan’a giden Feride'nin tedavi merkezine gitsem mi
diye düşünmeye başladım.
Burada gerçekten herşey çok klas. Herkes çok kibar. Herşey çok zarif. Her taraf çok güvenli. Dilenciler bile hiç seslerini çıkarmadan önlerinde bir bardakla zarif zarif oturuyorlar.
Bölgenin birinin adı meşhur inek cinsi olan Montafon. Burada nispeten daha uzun ,geniş ve yüksek parkurların olduğu için burası daha kalabalık ve pekçok şık otel var. Bize de 20 km olunca bizim kayakçılar oraya gidip geldiler. Ben ise yeni başlayanlar için olan pisti ,ana okulu öğrencileriyle kaydım. Hiç mübalağa etmiyorum. Burada çocuklar yürümeye başlayınca ayaklarına kayakları takıyorlar. Ve yanınızdan fırt fırt kayan parmak çocukları görünce moraliniz bozuluyor . Tabi İzmir'de bizim için kar görmek bile mucize iken burada yılın altı ayı kar var. Yolda yürümek için bile özel kayaklar var.
Bir de Almanya'daki marketler Avusturyadakilere göre çok daha ucuzmuş. Yolunuz oralara düşerse haberiniz olsun. Zira hop Almanyada hop Avusturyadasınız.
Yine bir fırtanalı günde arabamıza atlayıp
bu sefer de batıya gidiyoruz. Zürih’e
gitmeyi planlamışken konstanz gölünün kenarındaki Lindau ilgimizi çekiyor.
Kaldığımız ev |
Her taraf dağlar ve karlarla kaplı. Etraf gerçekten çok keyifli. Koca koca dağların arasında dar bir vadi ve buraya dağılmış evler, oteller.
Bol miktarda Fransız, Alman turist var. Köyde de evlerin hemen hepsi bizimki gibi kiraya veriliyor, ayrıca pekçok otel de var. Yerleşim yaygın ve bizim evimiz yolun en sonunda. Ev sahimiz Maria'da şeker bir kadın.
Salsburg’dan burası 350 km ve sayısız tünelden geçilerek geliniyor. Hele bir
tanesi tam 15,5km uzunluğunda . Tünele girerken kar yağıyor çıkınca hava güzel
.300 m falan aşağıdan çıkıyor .Yani koskocaman bir dağı geçiyorsunuz.
Oysa Brand Zürihten çok daha yakınmış. Bu ülkelerin niçin Avrupa
Birliği olarak birleştiklerini çok iyi anlıyorsunuz. Bir kere tarihte birçoğu
aynı imparatorluk içindeymiş. Ayrıca bir ülkedeki dağdan kaymaya başlayıp bir başka ülkeye geçebiliyorsunuz. Hem kültür hem sınırlar olarak içiçe
geçmişler.
Dağda keyif |
Tepedeki Kafe |
Evet burası bir kayak merkezi. Ben de kaymaya çalışıyorum. İlk gün kaç kere düştüm hatırlamıyorum. Meğer beni zor bir parkura götürmüşler. Burada dağlar çok dik olduğu için kayma alanları da epey dik ve iyi kayakçılara göre. Benim gibi 55 inden sonra kaymaya başlayınları teneşir mi ne paklar bilemiyeceğim ama hiç uygun olmadığı kesin. Bende zaten yaşları 2 ile 5 arası olan ana sınıfı çocuklarının kaydığı pistlerde kayıyorum . Burada çocuklar yürümeye başlayınca kaymaya da başlıyorlar. Bundan dolayı veletler bana bakıp gülüyorlar. Çok şeker oldukları için onlara fazla sinirlenmiyorum.
Yeni yürümeye başlayan velet kayıyor |
Burada gerçekten herşey çok klas. Herkes çok kibar. Herşey çok zarif. Her taraf çok güvenli. Dilenciler bile hiç seslerini çıkarmadan önlerinde bir bardakla zarif zarif oturuyorlar.
İnnsbruck eski şehir |
Kar ve rüzgarın çok olduğu bir gün İnnsbruck’a
gidiyoruz. Burası dağlık Tirol eyaletinin 120 bin nüfuslu başşehri; Avusturya’nın
5. Büyük şehri. Esas geliri kışın kar
sporları ,yazın yamaç paraşütü, dağlıcılık gibi sporları yapmak isteyen
turistlerden. Her yerde kampingler var. 3000 m Alplerin iki yanda
yükseldiği,aralarında vadilerin ve yerleşimlerin yer aldığı olanüstü bir doğa.
. Şehirlerin renk renk evlerle bezenmesi sanırım soğuğun ve karın tek
renkliliğine renk kattığı için.
Ortasında sill nehri geçen İnnsbruck’un 15 km uzağında savoroski’nin
fabrikası ve dünyayı kristalden gösteren müzesi var. Devasa fabrikanın yanındaki müze
maalesef restorasyon olduğu için kapalıydı.Kristalden dünya nasıl görülüyor
göremedik ama o kristal gözleri gördük.:))
İnnsbruck’un en önemli caddesi Maria
Terasa. Ucunda kocaman,süslü bir kapı var. Devamında da eski şehir bütün gizemi
ve şaası ile gezginleri bekliyor. Bir de Innsbruck'da dilenciler dikkatimi çekti. Seslerini çıkarmadan kafalarını eğmiş önleri bir kutu koymuş oturuyorlar. Sık sık da rastlıyorsunuz.
Nereye
gitsek muhakkak türklere rastlıyoruz. Bir tek bizim köyde rastlamadık. Benzin
istasyonu, fırın, supermarket ve de lokanta da rastladığımız Yasemin .
İngilizce bilen zor bulununca ve menüler falan almanca olunca bu karşılaşmalar
pek hoş oldu.
Bölgenin birinin adı meşhur inek cinsi olan Montafon. Burada nispeten daha uzun ,geniş ve yüksek parkurların olduğu için burası daha kalabalık ve pekçok şık otel var. Bize de 20 km olunca bizim kayakçılar oraya gidip geldiler. Ben ise yeni başlayanlar için olan pisti ,ana okulu öğrencileriyle kaydım. Hiç mübalağa etmiyorum. Burada çocuklar yürümeye başlayınca ayaklarına kayakları takıyorlar. Ve yanınızdan fırt fırt kayan parmak çocukları görünce moraliniz bozuluyor . Tabi İzmir'de bizim için kar görmek bile mucize iken burada yılın altı ayı kar var. Yolda yürümek için bile özel kayaklar var.
Bir de Almanya'daki marketler Avusturyadakilere göre çok daha ucuzmuş. Yolunuz oralara düşerse haberiniz olsun. Zira hop Almanyada hop Avusturyadasınız.
Lindau İnsel |
Dilek kilitleri |
Lindau İnsel konstanz gölünde küçük bir ada
üzerine kurulu ufak şirin bir ortaçağ kasabası. Her yeri ilk zamanlardaki gibi
korunan kasaba Unesco koruma listesinde. Bir tarafında aslan heykeli diğer
tarafında deniz fenerinin olduğu koy bu mevsimde kuğu ve ördekler taraafından
işgal edilse de yazın teknelerin limanı olduğu anlaşılıyor. Tokatlı bir
genç kızın çalıştığı pastaneden ekmek ve tatlılarımızı alarak göl kıyısında
piknik yapacağımız bir yer arıyoruz.
Lindau Almanya'nın bir kasabası oradan onbeş
dakika ileride Bredenz de Konstanz gölünün Avusturya'ya ait kıyısında.. Şarabımızı
açıp somonlu sandeviçlerimizi göl kıyısında keyifle yerken martıları ve
kuğuları izleliyoruz.
Dönüş yolumuzda otoyoldan değil de normal yoldan gidelim ve güzel bir yerde kahve içelim deyince kendimiz Feldkirch'de bulduk. Burası da çok güzel korunmuş bir kasaba. Tepede bir derebeyi sarayı sizi ortaçağ ortamına taşıyor. Son derece süslü bir belediye binası da kasabaya güzellik katıyor. İstediğimiz gibi, bir kadının işlettiği , çok şık bir kafede kahvelerimiz yudumluyor, hemen hemen her şehirde olduğu gibi burada gördüğümüz nehrin kıyısında keyifli bir kasaba turu yapıp köyümüze dönüyoruz.
|
Konstanz Gölü kenarında Piknik |
Dönüş yolumuzda otoyoldan değil de normal yoldan gidelim ve güzel bir yerde kahve içelim deyince kendimiz Feldkirch'de bulduk. Burası da çok güzel korunmuş bir kasaba. Tepede bir derebeyi sarayı sizi ortaçağ ortamına taşıyor. Son derece süslü bir belediye binası da kasabaya güzellik katıyor. İstediğimiz gibi, bir kadının işlettiği , çok şık bir kafede kahvelerimiz yudumluyor, hemen hemen her şehirde olduğu gibi burada gördüğümüz nehrin kıyısında keyifli bir kasaba turu yapıp köyümüze dönüyoruz.