19 Ocak 2010 Salı

F TİPİ CEZAEVLERİ HEPİMİZİN İNSANLIK ONURUNA VURULAN BİR DARBEDİR.

F tipi cezaevlerinin tutuklu/hükümlülere nelere mal olacağını bu devleti tanıyanlar olarak tahmin ettik ve karşı çıktık.. Nitekim bu tahminlerimizde yanılmadığımızı ilk önce 28/12/2000 tarihli Radikal’de Bilal Ertürk adlı vatandaşın açıklamalarından okuduk. Maruz kaldığı aşağılayıcı muameleyi anlattıktan sonra şöyle devam ediyor “İkinci gün artık yalnızlıktan çıldırmak üzereydim. Belki hastaneye götürürler, insan yüzü görürüm diye havalandırmaya açılan pencerenin camıyla vücudumu kesmeyi bile düşündüm. Orada biraz daha kalsaydım kesin intihar ederdim. Orada uzun süre kalanlar için ölüm bir kurtuluş.”
Daha sonra da kardeşi Selim’i Edirne F tipi cezaevinde ziyarete giden arkadaşım Ali Açan’ın e-mektubunu aldım. O da kardeşini görebilmek için ziyaretçi olarak çektikleri eziyetleri anlattıktan sonra “Selim’in kaburgalarında kırık, sağ omuzunda kurşun var. ”Hayata dönüş operasyonu” sırasında atılan gaz veya sinir bombalarından kalçasına saplanan bir parçayı kendi elleri ile çıkardığını, Bayrampaşa’dan nakil olduğundan bu yana hiç bir tıbbi yardım görmediğini, tek kişilik bir hücrede( oysa Selim tutuklu ve tutukluların hücrelere konulması yasal değil) beş gündür ayağa kalkamadığını, bu süre boyunca ciğerlerinden siyah renkli ifrazat geldiğini, ama artık iyi olduğunu söyledi. Konuşmasından anlayabildiğimiz kadarı ile kaburgaları Edirne’de kırılmış. Çok kötü görünmesine karşın, kendi durumunun oradakilerin çoğundan daha iyi olduğunu söyledi. Bizden ilk istediği şey battaniye oldu. Selim’in dolaylı ve dolaysız anlatımlarından tutuklu/hükümlülere gazete ve televizyon yasağı uygulanmakta olduğunu, bu insanların operasyondan bu yana dünya ile tüm ilişkilerinin kesilmiş olduğunu ve tam anlamı ile bir tecrit ortamında olduklarını kolayca anlayabildik. Operasyon sırası ve sonrasında kendilerine yapılanları protesto için kendisinin de açlık grevine başladığını söyledi. Edirne’de bulunan tutuklu/hükümlülerin büyük bir çoğunluğunun ya ölüm orucunda, ya da açlık grevinde olduğunu söyledi....... Örneğin Selim operasyondan önce açlık grevi/ölüm orucunda değilken, Edirne’deki görüşmemizde, yapılan baskı, işkence ve aşağılayıcı davranışları protesto için kendisinin de süresiz açlık grevine başladığını söyledi. Yapabilecekleri tek protestonun bu olabildiği, her gün ölmektense ,onurumuzla bir kez ölürüz diyerek, tutuklu ve hükümlülerin çok büyük bir bölümünün açlık grevi/ölüm orucuna başladıklarını belirtti”

“Hayata Dönüş Operasyonu”nun, genişleyerek “Ölüme Yöneliş Operasyonu” na dönüşmektedir. Bunun vebalini üzerinde taşıyanlar rahat uyuyabilecekler mi merak ediyorum? İnsan onurunun bu kadar ayaklar altına alınmasına sessiz kalabilir miyiz? Ülkem adına, kendi adıma bu utancı ve acıyı içimde taşırken bu kadar umudumu yitirmişken yeni yıl için iyi dilekte bulunmak anlamsız geliyor

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder